JAN WOLKERS
(1925 - )
Hendrik Jan Wolkers 26
Ekim 1925 yilinda, on bir çocuklu bir ailenin üçüncü çocugu olarak Oegstgeestte dogmustur. Jan Wolkers koyu Kalvinist bir
aileden gelmektedir ve kutsal kitap incille iç içe büyütülmüstür. 1943 Yilinda Leiden Güzel Sanatlar
Akademisi Resim Bölümüne devam etmis, savastan sonra ise Den Haag Görsel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümünde heykeltras olarak
çalismalarini sürdürmüstür. Daha sonra 1949 yilindan 1953 yilina kadar da Amsterdam Devlet
Akademisinde (Rijksacademie voor Beeldende Kunsten) Resim Bölümüne devam etmistir. 30 Austos 1944 yilinda agabeyi difteri hastaligindan vefat etmis ve bu olay, Wolkersin
yazin yasaminda önemli bir yer tutmustur.
1957 yilinda Wolkers Paristeki
Zadkine Kurumunda bir yil süreyle çalismis ve ayni zamanda da o yil yazmaya baslamistir.
1958 yilinin kasim ayinda
ilk öyküsü olan De Verschrikkelijke Sneeuwman,
Podium Dergisinde yayimlanmistir. ilk kitabi Serpetinas Petticoat, Wolkersin kaleme
aldigi ilk roman Kort Amerikaansin tersine çok az ilgi görmüstür.
1963 yilinda Wolkers,
ilk kez bir edebiyat ödülü almistir. Bu Amsterdam Belediyesi Edebiyat Ödülüdür.
Ancak 1966 yilinda, Amsterdam polisinin Beatrix en Clausun dügün töreni sirasinda
yapilan provakasyonlara karsi gösterdigi sert tepkileri protesto amaciyla bu
ödülü geri vermesi, edebiyat çehresinde büyük yankilanmalara yol açmistir.
1977 yilinda Wolkers bir
hafta boyunca tek basina Rottermerplaat Adasinda kalmis ve macera sayilabilecek bu süre içerisinde Groeten van Rottumerplaat (Rotturmerplaattan Sevgiler) adli yapitinin taslagini
hazirlamitir.
Yazar 1980 ylnda Amsterdamdan, su an esi Karina ve ikiz çocuklari Bob ve Tom ile halen oturmakta oldugu Texel Adasina
tansimistir.
Wolkers, 1982 yilinin
eylül ayinda tüm edebi toplum için verilecek olan Constantijn Huygensprijs Ödülüne layik görülmüs, ancak 25.000 guldenlik
bu ödülü, jüri üyelerinin, görevlerini yeterince iyi yapmadiklarini ve bu ödüle
layik kisilerin seçilmedigini düsündügü için almayi reddetmistir. Yirmi yildir basyapitlar yazmasina ragmen onu bu ödüle daha
yeni layik görmelerinden dolayi jüri üyelerini alçaklik ile suçlamistir.
1988 yilinda ise P.C. Hoofdprijs Ödülünü, artik ödül reddetmek onda aliskanlik haline
geldigi için reddettigi düsünülmektedir. Bekli de Jan Wolkers, Hollanda için kendini çok büyük görmekteydi, çünkü sonuçta
o, yapitlari çesitli dillere çevrilmis ve filme alinmis bir yazardi. Belki bu davranislarinda gururun da önemli bir payi bulunmaktaydi.
Her zaman otoritenin her
tür sekline karsi bir allerjisi vardi. 1955 yilinda yazdigi Zwarte Bevrijding baslikli makalesi, kurtulus ve özgürlük konulu
kitap haftasi vesilesiyle yayimlandi.
1996 yilinda Den Haag
Edebiyat Müzesi, Wolkersin edebiyat ve heykel alanindaki çalismalarina ithafen Tijd
Bestaat Niet (Zaman Diye Bir ey Yok) adinda bir sergi düzenlemistir. Özellikle
son yillarda Wolkers, resim ve heykelcilik alanindaki çalismalari ile gündeme gelmekteydi. Bu alandaki önemli yaptlari:
_Sel felaketinin anisina Kruningen sehrinde
bulunan anit. _ Zandaam sehrinde bulunan Den Uyl- aniti. _ Amsterdam sehrindeki
Tachtigers heykeli. _ Doesburg sehrindeki Vredesmonument
(Bar Aniti) _ Amsterdam sehrinde bulunan Auschwitz Aniti.
Wolkersin kendi deyimiyle, yapitlarindaki en önemli izlekleri ; yasam, ölüm, cehennem, çürüme, dini törenler, suç ve
cinselliktir. Tasvirleri boldur ve bu tasvirler genellikle mizahla iç içedir. Yapitlarinda
her seferinde tekrarlanan izlekler ise ölüm, cinsellik ve hayvan sevgisidir.
Bas kahramanlari, ebeveynlerine, ölüme, suç ve cezaya karsi bir direnis içerisindedir. Escinsel iliskiler
ise bir çok yapitinda karsimiza çikmaktadir. Dini inançlar, yapitlarinda önemli bir rol oynamaktadir. Bu, yapitlarinda incilden
alintilar yapmasindan, sikici buldugu bu ortama bas kaldirmasindan, bazen de kaba ve
igneleyici alaylarindan anlasilmaktadir.
ilk çalismalarinda, gençligindeki baskin baba figürü,Tanri ve ölümün anlamsizligi izlekleri çogunluktadir. Burada,
hayranlik duydugu agabeyinin ölümünün ona anlamsiz gelmesi söz konusudur.
Bir çok kitabinda baba
nefreti karsimiza çikmaktadir. Babasina karsi duydugu bu tepki, babasinin,Wolkersin yeteneklerine ilgi göstermemesinden kaynaklanmaktadir. Wolkersin romanlari genelde otobiyografiktir ve yapitlarinda, yazarin yasaminda
önemli rol oynamis çesitli olaylarin izlekleri bulunmaktadir.
Kitaplarinin içerik özellikleri, büyük zitliklar, çok belirgin örnekler ve benzetmelerdir. Tümce yapisi genellikle
kisa, betimlemeleri isabetli ve genellikle gerçegi yansitan sekildedir. Güçlü duygularla yazilmis oldugundan, betimlemeleri
de güçlü olmaktadir. Kisa tümce yapsi ve çarpici yazim biçimi, Wolkersa göre, daha çok yakalandigi astim hastaliginin bir
sonucudur.
Elestirmenler, öykü derlemelerini oldukça sasirtici bulmaktadir.Bunun sebebi Wolkersin, hastalik, ölüm ve ask hakkinda
abartisiz, sade ve gerçegi tüm çiplakligiyla yazmis olmasindandir. Öyle ki, bir çok elestirmenin, onun için kullandigi; "agzina
geleni yaziyor" ifadesi yanlis olmayacaktir.
Wolkersin kitaplari, tabulari
yikmaktadir. Hollandada daha önceleri, hiçkimse bu konular hakkinda bu kadar açik ve kaba ifadelerle yazmamistir. Bu yazi
biçimi, onun için aslinda tamamiyle bir kurtulus olarak nitelendirilmistir. Wolkers, en çok tartisilan yazarlardan biridir
ve o, daha çok, duygulari zincirlerinden kurtaran bir yazar olarak ünlenmistir.
Jan Wolkersin ilk öyküleri ve romanlari, okuyucularinin ve meslektaslarinin gözünde birer rapor niteligi tasimaktaydi.
Çok ilkel duygularla dolu olduklari düsünülüyor ve bu yüzden de tartisilmaz bir biçimde elestiriliyorlardi çünkü bu fikirler
ve yazi tarzi o zamanlar Hollandada çok yeniydi. En çok elestiriyi ise, dini
inanç ve cinselligi ele alis biçimi yüzünden almistir. Elestirmenler, onun romanlarini oldukça degisken bir biçimde degerlendirmekteydiler,
ancak bu elestiriler ünlü yazari hiç etkilememis ve bütün bu elestirileri hiç
ciddiye almamistir. Wolkers, onlarla hiçbir zaman ayni fikirde olmamistir. Elestirmenlerin
okuyucuya bilgi vermedigini ve onlarin kiskanç olduklarini düsünmüstür. Ayrica tüm bu olumsuz elestiriler, onun kitaplarinin
daha çok satilmasina yol açmaktan baska bir ise yaramamistir.
Jan Wolkers çok büyük
bir kitleye ulasmayi basarmistir. Yetmisli yillarda çok gözde olmakla beraber, bu
tamamen kendisi basarisidir. Kitaplari iyi satmaya basladiktan sonra elestirmenler de onun hakkindaki yorumlarinda biraz daha
yumusak bir tavir içine girmislerdir. Bu dönemden sonra yayimlanan romanlari ile Wolkers, Hollandanin en çok okunan yazarlarindan
biri haline gelmistir. Yazar, yetmisli yillarin ikinci yarisinda, basarisinin zirvesine çikmistir. Wolkersin kitaplari birçok
kez çogaltilarak basilmis ve satislari milyonu bulmustur. Ayrica yapitlari, en az on iki ülkede çogaltilmistir.
Canli ve gerçegi oldugu gibi yansitan yazim tarzindan dolayi bir çok film yapimcisi, onun kitaplarini filme almak istemis
ve gerçekten de dört kitabi filme alinmistir. Bu kitaplar: (1973) Turks Fruit / (1979) Kort Amerikaans / (1983) Brandende Liefde / (1987) Terug naar Oegstgeest
Wolkersa bir çok kez, hangi yazarlardan etkilendigi sorulmustur. Her defasinda da incil yanitini vermistir. incili,
dünyanin en büyük macera romani olarak gördügünü söylemistir.
Her yapti ile olay yaratan
Jan Wolkersin, bir kitap haftasi sirasinda yaptigi konusmada kullandigi argo agirlikli dil, bir kargasanin çikmasina ve dinleyicilerin salonu terk etmesine
neden olmustur. Yapitlarini müstehcen ve dilini argo agirlikli bulduklari için bazi
kütüphaneler, onun yapitlarini kütüphanelerinde bulundurmayi kesin bir sekilde
reddetmislerdir. Echt kasabasindan bir papaz, Wolkersn Turks Fruit adli eserini,
evlenmemis okuyucular için sakincali buldugunu açiklamis ve bu kitabin kilise kütüphanesinden uzaklastirilmasini saglamistir. Wolkers ancak Texela tasininca Hollanda tekrar huzura
kavusmustur. Ancak, bir süre sonra kitaplarinin baska dillere çevirilmesiyle bu huzursuzluk geri gelmistir. Örnegin Polonyada
Turks Fruitün yedi baskisi, polis bu kitabi pornografik buldugu için toplatilmistir.
Wolkers, günde sekiz saat
heykel yapmakla ugrasan, sabah ve aksamlari ise beser saatini yazmaya ayiran bir sanatçidir. Güçlü olan küstahligi nedeniyle,
espri anlayisi eserlerinde üstü kapali olarak yansimaktadir. Kisiligi hakkinda genellikle okuyucuya verdigi izlenim suçsuz,
hissiz, soguk ve katidir.
Wolkersin yasam felsefesi,
yasamin yavas yavas ölmekten ibaret olmasidir. Ona göre, zaten yasam basladiginda ölümün galibiyeti çoktan baslamistir. Ölümden
sonra bir yasamin olduguna hiçbir sekilde inanmamaktadir.
I. KRONOLOJK BYOGRAFS
- Jan Wolkers, koyu Kalvinist, ataerkil, on bir çocuklu bir ailenin üçüncü çocuu olarak dünyaya gelmitir.
- Pek iyi bir derece ile olmamakla birlikte MULOdan mezun olmutur.
(1938).
- Babasnn bakkal dükkannda, daha sonralar ise bahçvan ve Leidse
Ünivesitesinde hayvan bakcs olarak çalmtr.
- 01-10-1940 tarihinde Jan Wolkers, Leidenda bulunan 'Ars Aemula Naturae' akam okulunun resim bölümüne kaydolmutur.
- kinci Dünya Savanda, birçok Hollandalnn yapt gibi, geçici
olarak saklanmak zorunda kalmtr.
- 30-08-1944 ylnda aabeyi Gerrit Johannes, difteri hastalndan
ölmütür. Jan, bu aabeyine, babasna kar çkmaya cesaret edebildii için hayranlk duyard.
- 1946 ylnda Amsterdam
Academie van Beeldende Kunsten (Heykel Akademisine) kaydn yaptrd.
- 1947 ylnda Jan Wolkers ilk evliliini yapt. Ei Sibylle önceleri Hans Warrenin arkadaym. Warren, Geheim Dagboek
adl kitabnda, o yllar ve Sibylle ve Jan Wolkersdan da bahsetmitir.
- 1949-1953 yllar arasnda, kinci Dünya Savanda sonra Jan Wolkers, Amsterdam, Den Haag ve Straatsburgda
heykeltralk okumutur
- 1957 ylnda Jan Wolkers, Parisdeki Zadkine Kurumunda staj yapmak için burs kazanmtr. Orada bulunduu süre içerisinde öyküler yazmaya balamtr.
- 1958 ylnda ikinci evliliini yapmtr.
- 1961 ylnda 36 yandayken, öykülerinin derlemesi olan Serpentina's Petticoat adl kitab ile ilk çkn yapmtr.
- 17-24 Temmuz 1971 tarihleri arasnda, VARA Dergisinin davetlisi olarak Rottumerplaat ehrinde kalmtr. Willem Ruis araclyla günlük radyo programlarna
katlmtr.
- Cinsellik, inanç ve ölümü yaptlarnda ele al biçimi yüzünden birçok eletiri almtr. Dier yandan, altml ve yetmili yllarda ünlü olmasnn bu eletirilerle
ilgisi büyüktür.
- Yazn yaamndaki tüm bu çalkantlardan dolay heykel çalmalar
gölgede kalmtr.
- Özellikle ilk yaptlar otobiyografik özelliklere sahiptir.
- Turks Fruit adl kitabnn filme alnmas da birçok eletiriye yol açmtr. Bir çok yerde
bir çok politikac da bu filmin gösterilmemesi için giriimde bulunmutur.
- Yaptlarndaki ana izlekler ölüm, cinsellik, gerileme, nefret-sevgi
ilikisi, baba ve aabey ile ilikilerdir. Çocukluundan çok iyi bildii ncil dilini de yaptlarnda oldukça fazla kullanmtr.
- Jan Wolkers 1980 ylndan beri ei ve ikiz çocuklaryla Texel
Adasnda oturmaktadr.
II. BBLYOGRAFS:
a. iir:
b. Roman:
- Serpentina's
Petticoat (Öykülerden olumaktadr.) (1961)
- Kort Amerikaans (1962)
- Gesponnen Suiker (Öykülerden olumaktadr.) (1963)
- Een Roos Van
Vlees (1963)
- De Hond Met
De Blauwe Tong (Öykülerden olumaktadr.) (1964)
- Terug Naar Oegstgeest (1965)
- Horrible Tango (1967)
- Turks Fruit (1969)
- Het Afschuwelijkste
Uit Jan Wolkers (Antoloji) (1969)
- Zwarte Advent (1969)
- De Walgvogel (1974)
- De Kus (1977)
- Kort Amerkaans (40. ve deitirilmemi bask) (1979)
- De Doodshoofdvlinder (1979)
- De Perzik Van
Onsterfelijkheid (1980)
- Brandende Liefde (1981)
- Alle Verhalen
Van Jan Wolkers (1981)
- De Junival (1982)
- Gifsla (1983)
- Drie Romans (Kort Amerikaans / Een Roos Van
Vlees / Terug Naar Oegstgeest adl roman ve hikayelerini bir kitapta toplad yapt.) (1983)
- De Onverbiddelijke
Tijd (Mektup roman) (1984)
- 22 Sprookjes,
Verhalen En Fabels (Öykü ve fabl öykülerinden olumaktadr.)
(1985)
- Een Paradijsvogel
Boven Het Aardappelloof (1987)
- Kunstfruit En
Andere Verhalen (1989)
- Jeugd Jaagt
Voorbij (Öykülerden olumaktadr.) (1989)
- Dominee Met
Strooien Hoed (1990)
- Wat Wij Zien
En Horen (Bob En Tom Wolkers ile) (1991)
- Icarus En De
Vliegende Tering (1996)
- Omringd Door
Zee (1999)
- Het Vroege Werk (Turks Fruit / Kort Amerikaans
/ Terug Naar Oegstgeest / De Kus / De Walgvogel / Babel / Gesponnen Suiker / De Hond Met De Blauwe Tong / Wegens Sterfgeval
Gesloten / Serpentina's Petticoat / Hrooble Tango / Een Roos Van Vlees adl roman ve hikayelerini bir kitapta toplad yapt.)
(2000)
- De Junival /
Gifsla / De Onverbiddelijke Tijd (2000)
- Brandende Liefde
/ De Doodshoofdvlinder / De Perzik Van Onsterfelijkheid (2000)
c.
Günlükler:
- Groeten Van Rottumerplaat (Hikaye eklinde yazlm günlük.) (1971)
- Groeten Van Rottumerplaat (Baz ksa yazlar ve birkaç röportajdan olumaktadr.) (1988)
d.
Makaleler:
- De Bretels Van Jupiter (1988)
- Op De Vleugelen Der
Profeten (1989)
- Tarzan n Arles (1991)
- De Drijfschaal van
Van Gogh (1993)
- Rembrandt n Rommeldam,
Essays, nterviews En Meer (1994)
- Zwarte Bevrijding (Kitap Haftas Makalesi) (1995)
- Mondriaan Op Mauritius (1997)
- Terug Naar Jan Wolkers (1998)
- Wolkers n Wolkersdorf (2000)
- De Weerspiegeling (Makaleler) (2001)
- De Schuimspaan Van
De Tijd (2001)
e. Çocuk Roman:
- De Spiegel Van
Rembrandt (1999)
f.
Tiyatro Oyunlar:
- lk sahnelenen Mattekeesje
Of De Zielenreiniging Van De Nederlandse
Klamboemaatschappij adl oyunu (1958)
- De Babel (1963)
- Wegens Sterfgeval Gesloten (1963)
g.
Çeitli Dillere Çevirilmi Yaptlar:
- Olivera Petrovic Stankovicin çevirisini yapt Servo-Kroatisch.
- Andrzej Dabrowkan çevirisini yapt Pools.
- Richard Huijing'in Feathered Friends olarak çevirisini yapt Gevederde Vrienden adl eseri
The Dedalus Book Of Dutch Fantasy adl derlemesinde bulunmaktadr.(1993)
Ayrca, Jan Wolkersn yaptlar Finlandiya, Macaristan ve Japonyada aralarnda
olmak üzere bir çok ülkede tam on iki dile çevrilmitir.
III. Antolojiler:
a. iir Antolojileri:
- Elf Gedichten
Voor Piet Keizer (1973) adl eserinden bir iir.
b. Roman Antolojileri:
- Meester Der
Nederlandse Vertelkunst Na 1945 adl yaptnda bulunan De Achtste Plaag öyküsü, Gust Gils ve Bert Schierbeek tarafndan derlenmitir.(1967)
- H.U. Jesserun d'Oliveirann bir ropörtajndan alnm ksa
bir yaz ve Spelend Op De Kam. Bloemlezing Uit De Literatuur Na 1940 adl yaptndan Wespen adl öyküsü, L. Witvliet tarafndan derlenmitir.
(1970)
- Gerd de Ley tarafndan derlenen Standaard Modern Citatenboek adl yapttan 6 alnt.(1973)
- Als Je Leest
Ben Je Nooit Alleen, Boekenweekuitgave Voor De Jeugd
adl yaptta bir düzyaz. (1975)
- Je Weet Niet
Wat Je Leest adl yaptta bulunan De Barmhartige Samaritaan adl düzyaz. (1978)
- Manuel van Loggem tarafndan derlenen De Nieuwe Morgen. Fantastische Vertellingen En Toekomstverhalen Uit Nederland En Vlaanderen adl yaptta bulunan
Gevederde vrienden adl hikayesi. (1982)
- Adriaan van Dis ve Tilly Hermans tarafndan derlenen
Het Land Der Letteren adl yaptta bulunan 5 ksa yaz. (1982)
- Tilly Hermans ve Pieter van Oudheusden tarafndan derlenen
De Kat n De Boekenkast. Nederlandse Schrijvers Over Katten yaptnda yer alan Fragment Uit De Junival adl öyküsü (1984)
- Bijna Honderd.
Meulenhoff 1895-1985. Verhalen En Gedichten Van Schrijvers Uit Het Literaire Fonds adl yaptta bulunan Gezinsverpleging adl düzyazs. (1985)
- Kosmos Groot
Citatenboek adl yaptta bulunan 6 alnt.(1986)
- Elegance Vakantiepocket
adl yaptta bulunan De
Verschrikkelijke Sneeuwman adl öykü. (1989)
- Bijlezen. De
Mooiste Verhalen Uit Nederland En Vlaanderen adl yaptta
bulunan Een Kleine Correctie adl öykü. (1991)
- Prisma Van
De Citaten adl yaptta bulunan 4 alnt. (1994)
- Drs. Hans P. Keizer tarafndan derlenen Nederlandse Wijsheden adl yaptta bulunan Medelijden s De Ergste Vijand Van De Liefde adl alnt. (1998)
IV. Yazlarnn Yaymland Dergi ve Gazeteler:
- 1958de Podium dergisinde yaymlanan Mattekeesje
adl tiyatro oyunu.
- Tirade dergisinde yaymlanan Merlyn
ve De Gids adl öyküleri.
- 1985 ylnda NRC
Handelsblad adl gazetede ilk iir denemeleri.
- NRC Handelsblad
adl gazetede yaymlanan makaleler.
- 1985 ylnda Vrij
Nederlandda yaymlanan 22 Sprookjes, Verhalen En Fabels adl yapt.
V. Resim
ve heykel alanndaki çalmalar:
- 1950 Ylnda Wolkers örenci projesi olarak, De Opwekking Van Lazarus (Lazarusun Dirilii) adl yapt, Güney-Limburg
Bölgesinde bulunan Cauberg ehri belediyesine ait açk hava sergisinde kireç üzerine rölyef eklinde yapmtr.
- 1954 ylnda bronz bir rölyef olan Gezin Of Vader En Moeder Met Kind Op Een Bank adl yapt Amsterdam Grafik irket Vakf binasnn giri duvarna yerletirilmitir.
- Jongen Met
Haan adl bronz heykeli, Amsterdam De Kade Okulunun bahçesinde
bulunmaktadr (1955). 1956 ylnda ise bu heykel için kendisine Sint Lucas madalyas verilmitir.
- Halka açk yaptlar vermesi görevini ona ilk olarak
1956 ylnda veren Zaandam Belediyesidir. 1958 ylnda, yeni yaplan bir köprü için bir yapt vermesini istemiler ve bu vesile ile
Wolkers Leda En De Zwaan adl heykeli Stationstraat sokandaki Vaartbrug köprüsüne
yapmtr.
- 1956 ylnda sel felaketi ant olarak Moeder Met Gestorven Kind adl bronz heykeli 1957 ylnda Kruiningene
dikilmitir.
- Amsterdam Tiyatro Binasnn Het Leeuwenpoortje adl giri kapsnda betondan yapt rölyef bulunmaktadr.(1959)
- Amsterdam-Slotervaartda bulunan Bloedtransfusiedienst adl kurumun merkez labaratuvarnn parknda bulunan Moeder
Met Kind adl bronz heykeli.
- 1968 ylnda Amsterdam Bölge Postahanesi bahçesine Communicatie adl bronz heykeli dikilmitir.
- En ünlü yaptlarndan biri olan ve Auschwitz Nazi Kampnda
hayatn yitiren Yahudilerin ansna yaplm olan Auschwitzmonument
adl ant heykel, Amsterdamda Oosterbegraafplaats adl büyük mezarlkta bulunmaktadr
(1977) . Wolkers, bu yaptn, Voorgoed kan op die plaats de hemel niet meer ongeschonden
weerspiegeld worden (Gökyüzü sonsuza kadar bu yerde, lekesiz bir biçimde yanstlamayacaktr) yazs ile birlikte, içinde Auschwitz
kurbanlarnn küllerinin bulunduu kavanozlarn yanna ayna krklar koyarak oluturmutur. 1999 ylnda ise bu ant heykel daha büyük
bir hale getirilerek Amsterdam Wertheimpark Parkna tanmtr.
Aada fotoraf bulunan Tot Hiertoe En Niet Verder adl
cam heykeli 1998 ylndan beri , Texel Adasndaki Prins Hendrik Polder kenarsetinde bulunmaktadr. Mart 2002de bu heykel yklmtr.
Bu ünlü yazar Jan Wolkersn yklan sekizinci cam heykelidir.

- Zaandamda bulunan Den Uylbrug Köprüsünde 1990 ylndan
beri De Roos adl heykeli bulunmaktadr.
- 1992 ylnda Amsterdamda
Oosterparkta bir gölet kenarnda bulunan Monument
Voor De Tachtigers adl ant heykeli paslanmayan çelikten yaplmtr.
2000
ylnn yaz aylarnda Kampenda, Jan Wolkersn heykel çalmalarnn bir sergisi açlmt. Aadaki resimde, bu serginin ilan edildii bezden
afi görülmektedir

- 2001 ylnda, Amsterdam Frederiksplein Meydanndaki Nederlandse
Bankn binasna konmak üzere bir Euromonument ant yapmtr.
VI. Jan Wolkers Hakknda Yazlan Kitaplar:
- Werkkleding (foto-otobiyografi) (1971).
- Dr. C.G.L. Apeldoorn e.a., Jan Wolkers - Serpentina's Petticoat (Nederlandse keur 59.)
- H.U. Jesserun d'Oliveira, Scheppen Riep Hij Gaat Van Au, Jan Wolkers ile bir röportaj,
(1977).
- Graa Boomsma, Over
Jan Wolkers 1961-1968 , (1983).
- Graa Boomsma, Over
Jan Wolkers 1969-1983, (1983).
- Bzzlletin dergisi Ekim 1984 saysn Jan Wolkers özel says olarak yaymlamtr (Bzzlletin
119).
- Jan Wolkers
- Schilder En Beeldhouwer (katalog), (1988).
- Jan Wolkers, Yazarla ilgili kitap, (1989).
- Tijd Bestaat
Niet, (Yazarlarn
yaam hakknda resimli kitap serisinden) Jan Wolkers hakknda kitap.
VII.
Filme Uyarlanan Yaptlar:
- 1973 ylnda Paul Verhoevenin filme uyarlad Turks Fruit adl yapt.
- 1979 ylnda Guido Pieters tarafndan filme uyarlanan Kort Amerikaans adl yapt.
- 1983 ylnda Ate de Jongun filme uyarlad Brandende Liefde adl yapt.
- 1987 ylnda Theo van Goghun filme uyarlad Terug Naar Oegstgeest adl yapt.
- 1998 ylnda, Wolkersn De Wet Op Het Kleinbedrijf adl eseri, yönetmen Kees Vlaanderen tarafndan televizyonda yaynlanmak üzere filme uyarlanmtr
ve Kees Vlaanderen bu filmle en iyi televizyon dizisi dalnda Genève Europa Prijs
Ödülünü almtr.
VIII.
CD ve Kaset olarak yaynlanan yaptlar:
- Jan Wolkers leest
(CD) (1987).
- Twee Verhalen, Jan
Wolkers Leest Voor, kaset olarak kitap (1989).
- VPRO, Jan Wolkersn Mays 1998de radyo program OVTden yaynlanan
be adet makalesini içeren Omringd Door Zee adl CDyi çkarmtr.
- Onbeperkt Houdbaar
(CD), makaleleri, (2001).
IX. Dier:
- Kort Amerikaans adl yaptnn bakahraman Erik van Poelgeest ve Turks Fruit adl yaptnn bakahraman Olga, Inez van Eijk ve Rudi Westin
hazrladklar Honderd Helden Uit De Nederlandse Literatuur (Hollanda Yaznn Yüz Kahraman)
adl yaptta yer aldlar.
- Terug Naar Oegstgeest, 1986 ylnda, C.J. Aarts
en N. van der Meulenn hazrladklar Het
Literair Eeuwboek. Honderd Jaar Het Boek Van Het Jaar (Yüzyllk Yazn. Yüz Yl Boyunca, Her Yl çin Seçtiimiz En yi Kitap) adl kitabnda 1965 ylnn en iyi kitab seçildi.
- 1997 ylnda örencilerin yaptklar En yi Kitap listesinde Turks Fruit sekizinci srada, Terug Naar Oegstgeest
otuz dokuzuncu srada, Kort Amerikaans krknc srada, Brandende Liefde seksen yedinci srada, Een Roos Van Vlees doksan birinci
srada yer almtr.
- De Onverbiddelijke
Tijd, Jan Wolkers ile ilgili belgesel, reji ve senaryo:
Jan Louter; redaksiyon: Jessica Swinkels, yapm yardmcs: Letterkundig Museum/NPS (1996).
- Max Pam, HP/De Tijd (10-09-1999) dergisi için hazrlad, yüzyln en iyi yüz kitab listesinin on
dokuzuncu srasna Jan Wolkersn Kort Amerikaans adl kitabn, altm beinci srasna ise
Een Roos Van Vlees kitabn koymutur.
- Turks Fruit adl kitab, 2000 ylnn Listenin
Büyükleri adl kitap serisinden yaymlanmtr.
- Terug Naar Oegstgeest adl kitab, 2001 ylnda, Liste ba Kitaplar serisinden yaymlanmtr.
X. Ald Edebiyat Ödülleri:
- Serpentina's
Petticoat adl kitab, 1963 ylnda Amsterdam Belediyesi
Prozaprijs Ödülünü almtr.1966 ylnda, polislerin provakasyonlara kar gösterdii sert tepkileri protesto amacyla ödül parasn
geri verdi.
- 1982 ylnda Jan Wolkers Constantijn Huygens Ödülünü
reddetmitir.
- 1989 ylnda Jan Wolkers P.C. Hooft Ödülünü reddetmitir.
- Makalelerini toplam olduu Tarzan in Arles adl kitab, 1991 ylnda Busken-Huetprijs Ödülünü almtr.
- 1999 ylnda düzenlenen Hollanda Film Festivalinde,
Hollandann, yüz yl içindeki en iyi yirmi filmi konulu bölümde Turks Fruit birinci
seçildi.
KTABIN ÖZET
Terug
naar Oegstgeest Jan Wolkers, 1965
Bu kitapta Jan Wolkers gençliine geri dönmektedir. Onu, imdiki Jan yapan o zamanlardaki
önemli olaylara okuyucuyu götürür.
lk bölümde, Jann anne ve babasndan, büyük anne ve babalarndan ve amcas Louisden bahsedilmektedir. Anne ve babas Amsterdamldr.
Aile Leiden üzerinden, ileride bir bakkal dükkan açacaklar Oegstgeeste tanr.
Babasnn
otuz beinci doum gününde dünyaya gelen Jan, henüz alt aylkken bronite yakalanr ve bu hastalk, ileride onun astm olmasna neden
olur. Hastal için kullanlan buhar makinesi ile geçirdii bir kaza, sol aka-nda bir iz brakr.
Jan, koyu Kalvinist bir ailede büyür. Onun
inançl ve uysal bir çocuk olmasn isteyen anne ve babas için hiç de kolay bir
çocuk deildir. Ailesi kalabalk bir ailedir. Aabeyinin karmza çkt ikinci bölümde,
çeitli olaylardan bahsetmektedir. Ailede en çok sevdii kii, yer darlndan dolay yata paylamak zorunda
olduu aabeyidir. Aralarnda bir nefret-sevgi ili-kisi vardr. Aabeyi onun için hem bir düman hem de bir arkadatr. Ancak bu duygularnda daha çok ona duyduu hayranlk baskndr. Yine de ilginç
bir ekilde Wolkers, bu yaptnda aabeyinin adn hiçbir bölümde yazmamtr. Wolkers, Terug naar Oegstgeest ana bölümünün, tüm alt
bölümlerinde yapt gibi, yine geri sapmlar yapmtr. O,
anne ve babasnn dini inançlarn paylamaz. Yaramazlk yaptnda ona verilen ceza gibi, intikam hrs, acma ve suçluluk duygularn
da anlamsz bulmaktadr. lk okul zamanlarndaki anlarn da aktard kitabnda,
Jann, öretmenlerinden bayan Vinki çok sevdii, ancak ikinci snftaki öretmeni
olan bayan Hakkenbergi hiç sevmedii anlalmaktadr. Bu yüzden de birinci snfta
iyi, ikinci snfta kötü notlar almtr. Bunun üzerine baka bir okula gider ve ders notlar düzelmeye balar. Birkaç yl sonra da
öretmeni bayan Hakkenbergin öldüünü duyar.
Hikayede, papaan lakabn taktklar yeni okulundaki ba öretmenle ilgili bir
çok anektod hatrlar.
lkokuldan sonra Jan, okuldan uzaklatrma cezas ald için hiç bir za-man bitiremedii MOLUya
devam eder. Ancak okulu terk eder. Okulu terk ettikten sonra ise, savatan
dolay meydana gelen kriz yllarndan, ailesinin i-lettii bakkal dükkan da etkilendii için, orada çalmaya balamak zorunda kalr.
Ancak Jan, baz eyleri yoksul insanlara parasz verdii için, iyi bir dük-kan iletmecisi
deildir.
1939 ylnda Avrupada hala sava hakimdir ve ekonomi her gün kötüye gitmektedir. Jann anne ve babas kötü giden hayat artlar
karsnda, Güney Afrika veya iliye göç etme planlar yapar ancak yolculuk için yeterli
para bir araya getirilemez. Ekonomik kriz yüzünden evin baz odalarn önce bir örenciye, daha sonra Çinli bir aileye ve Alman
bir subaya kiraya veririler. Ayrca berber parasndan ksmak için de babas, bir saç kesme makinesi alr. Tüm bunlara ramen sonunda bakkal dükkanlar iflas eder ve sonunda babas, Oud-Polgeestteki bir kalede bulunan kantini iletmeye balar.
On dört yandayken Jan, ilk gerçek iine Academisch Ziekenhuis hastahanesinde balar. Burada çalt zamanlar Tanrya olan inancn
artk tamamen kaybettiini yazan Wolkers, baka bir bakc ile birlikte, hayvanlarla
zalim oyunlar oynamaya balar. Bu Wolkersn ileride hissedecei suçluluk duygusuna neden olmutur. Yaptta, onun tüm çocukluk yllar boyunca hayvanlara kar kararsz ve kark hisler besledii ve sadizmin duygularnn örnekleri görülmektedir.
kinci ii, Bay Houtheerin yazlk evinde bahçvanlktr. Bu ii srasnda bahçede resim yapmaya balar ve ablasnn kitaplarndan ngilizce ve
Franszca örenmeye çalr. Daha sonra, biriktirdii parayla Akam Okulunun resim bölümüne
devam eder ve makine yazcl dersleri alr. Para kazanmak için abajur boyar. Bu dönemde bir
kz arkada olur ancak Jann ona kar beceriksizce yaklama giriimleri yüzünden ilikileri biter.
Bir
çok ufak ie girip çktktan sonra 1943 ylnda Oegstgeestte bir datm bürosunda çalr. O
yllarda ürkütücü öyküler yazmaya balar. çi Hizmetleri Bürosu tarafndan bir i için çarlnca geçici olarak saklanr. Ya-zar, önceleri çalt i yerlerini ziyaret eder. Ortam hiç deimemi olan labaratuvar ve tamamen deerini kaybetmi
olan yazlk evi... Kitap, en sevdii aabeyinin ölümü ve onunla ilgili anlarla son bulur.
KTABIN NCELENMES
a. Kitap adnn açklanmas: Ba
kahraman Jan, doup büyüdüü yer olan Hollandann Oegstgeest adl ehrine geri döner. Kitabn ad olan Terug Naar Oegstgeest (Oegstgeeste
Dönü) bununla ilgilidir.
b.
Türü:
Yazarn özyaam öyküsü olmas açsndan otobiyografiktir.
Ayn zamanda kitabn bakahraman olan yazarn, doup büyüdüü yere geri dönüünde yaad deneyimden dolay psikolojik roman olarak da
adlandrlabilir.
c.
Edebi akm:
Modern Hollanda edebiyat.
d. Zaman ve kronoloji:
Kitap Jan Wolkersn doum yl olan 1925ten, yaklak
1965 ylna kadar geçen süreyi anlatmaktadr. Ergenlik döneminin olaylar kronolojik olarak deil, ancak yazarn aklnda kalan hatralar araclyla yazlmtr.
e. Mekan:
Hikaye yazarn çocukluk ve gençlik yllarnn
geçtii, Hollandann Oegstgeest adl ehrinde ve bu ehirde bulunan evinde, okulunda ve i yerlerinde geçmektedir.
f. Kahramanlar:
Jan:
Ben anlatc olan yazar kendini yalnz, kararsz
ve korkak hissetmektedir. Ayn zamanda ergenlik ça problemlerinden rahatsz olmaktadr. Buna kar tepkileri ilginçtir: kendi kendine
ikayet, gözya, intikam ve hassasiyet duygular... Bu yüzden de saldrgan ve sadistçe duygular su yüzüne çkmaktadr.
Jann
aabeyi:
Romanda hiçbir zaman ad geçmeyen Jann aabeyi,
henüz genç olmasna karn, yetikin biri gibi, daha açk ve daha özgürce davranmaktadr. Babasna açkça kar gelmeye ve ineleyici
yorumlar yapmaya cesaret edebilmektedir.
Baba:
Baba, geri kafal, kendisini tamamiyle ailesine
adam güçlü bir kiilik olarak karmza çkmaktadr. Hayat felsefesi, din, inanç, yasalar ve ahlak sayesinde her eyin bir snr olmas gerektiidir. Dünyasn çevreleyen kurallar arkasnda hem
din konusunda hem politik konularda eletirel olmayan bir tavr taknmaktadr.
Anne:
Anne, yazar tarafndan, tüm yaam boyunca ahenk,
biraz da varlk ve mutluluk istemi, ancak hayal krklna uram ve sinirli bir kadn olarak betimlenmitir.
Yazar:
Gençliindeki en önemli kahramanlar babas,
annesi ve hiçbir zaman ad geçmeyen aabeyi olan yazar, o yllardaki tüm kiileri
ve olaylar birbirine balamaktadr. Her eyi krgnln, kzgnln, hayranln, üzüntü ve hassasln bir karm olarak görmekte ancak buna
mizahi bir açdan yaklamaktadr.
g.
zlekler:
Dini inanç, baba-oul ilikisi, yalnzlk ve ölümdür.
h. Dil kullanm:
Sade bir üslupla yazlmtr. Yazar bu yaptnda,
abartsz, basit ve kolay anlalr bir dil kullanmtr.
i. Anlatc:
Ben anlatcdr.
j.
Perspektif:
Ayn zamanda kitabn da yazar olan bakahraman
Jann bak açsndan yazlmtr.
k. Hikaye Kurgusu:
Kitap, toplam sekiz bölümden olumaktadr ancak bu bölümler iki ana
bölümde toplanmtr. A. lk ana bölümde yazar Oegsgeestte geçen gençliinden
bahseder. B. kinci ana bölümde ise yazar yetikin bir adam olarak Oegstgeeste
geri döner ve orada gençliinin kasabas ve anlar ile yüzlemeye balar. Burada bir
çok hatradan bahsedilmektedir ve her iki bölüm arasndaki fark bazen belirsizlemektedir.
Yaptta, A ksmndaki bölümlerin hepsinin konuyu birletiren birer bal vardr ancak B. Bölümündeki ballarn hepsi Terug Naar Oegstgeest ana bal altnda toplanmtr.
lk bölümde, bir fotoraf ve çeitli hatralar araclyla ailesini, tarihini tantrken, bunu izleyen bölümde Oegstgeeste
geri döner ve bu bölümde birçok hatrasn canlandrr. Olaylar kronolojik devam eder. Yine de bu yap-tn tamam, imdiki zaman ve
geçmi kark verildii için kronolojik olarak adlandrlamaz.
TAHTA GÜL
Gür sakallaryla ataerkil bir goril gibi görünen dedemin, torunlarnn tam ortasnda fotoraf
çektirdii tahta duvarl o oda, geminin kamarasna veya aacn tepesindeki bir kulübeye benziyor. O
fotorafta babam en sada duruyor. Henüz küçük bir olan. çinden bir ku çkacana gerçekten inanm gibi saf bir bakla fotoraf makinesinin
merceine bakyor. Fakat amcam Pieterin fotoraftaki halinden, ileride
bize ziyarete geldiklerinde kzlarnn, tüm aile dua ederken gülerek bahçeye gireceklerini tahmin etmek zor deildi. O zaman korkmutum
ve amin dedikten sonra babamn, kzlarn kafalarn birbirine tokuturacan düünmütüm. Ama sadece zavalllar demiti. Ama yine de bu
tanr tanmaz amcam, büyükbabam öldüünde sakalsz yatarken, buz gibi yüzünü efkatle öpmütü. Babam bize bu olay yarm azla anlatm
ve unu da sözlerine eklemiti: Babam çok severdim ama böyle bir eye asla cesaret edemezdim. Ve o fotorafta o da henüz genç
olan Louis amcamn yüz ifadesi imdikiyle ayn. Boandktan sonra bizim yanmza tandnda bana vermeye söz verdii bir kol saatini
mecbur kald için istemeye istemeye bana vermiti. Amcam Louis, toptan eski altn ve mücevher
satn alrd ve bu ziynetlerin arasnda genellikle kol saatleri de olurdu. Akamlar n altnda küçük bir kerpetenle altndan ve gümüten
olan çerçevelerini çkarp sadece saati gösteren ksmn bize verirdi. Her seferinde parçalandklarna üzüldüümü söylediim için bana bir saat sözü vermiti. Muhtemelen unutacam düünmütü. Her akam eve geldiinde,
bana söz verdii saati sorardm. Annem arada srada ona homurdanarak çocua neden söz veriyorsun derdi. En sonunda bana olan bu
borcunu ödemek zorunda kalmt. Bir keresinde odada hiç kimse yokken merasimle koltua oturdu ve önünde, ona çok yaklamadan durmam söyledi. Cebinden büyük bir portakal çkard ve onu bana kkrtc bir
ekilde gözüme sokarcasna gösterdi (1). Yar kapal elinin gölgesinde tuttuu kol saatini neredeyse saklarken Hangisini tercih
edersin, bu sulu, lezzetli Jaffay m?, o srada parlayan gözlerle portakala bakyordu, yoksa bunu mu? diye sözlerine ekledi. Onu
dedim. Bu yüzden beni asla affetmedi. Portakal cebine soktu ve odadan dar çkt. Ama sonradan
intikamn ald (2) onunla ne zaman yalnz kalsam en korkunç hikayelerini anlatt.
Halam Trees o fotorafta etkileyici boynu ve yanan simsiyah kvrck saçlaryla sakin, sevimli
ve güzel görünüyordu. Teninin neredeyse dükkanmzdaki kaymak ta abajur kadar effaf beyaz olmasna ramen teyzem daha sonraki
fotoraflarnda gittikçe Billy Holidaye benziyordu. nsancll yüzünde bir k gibi duruyordu. Savatan hemen önce birden bire ailesini
terk etti ve aylarca tüm ülkeyi boydan boya dolat.
Çocuklar için her yerden eve kzarm tavuklar, kutularca yiyecek maddesi ve ekerleme gönderdi. Sonunda onu bulduklarnda
hemen hastaneye yatmas gerekti. Hristiyanca bir insan sevgisi klna bürünmü korkunç bir hastalk, birkaç haftalk bir sürede
gizlice vücuduna yayld. Annem
basl katçklar ve aile belgeleri arasnda o fotorafa rastladnda onlarn tuhaf bir
çift olduklarn düündüünü, yüzünden anladm. Tam belirgin olarak deil. Sadece burnundan, biraz
burun kvrm olmasndan anladm. Bu burun kvrmas fitilli kadife takmnn içindeki, her iki dizinde birer çocukla bacaklarn açm oturan
dindar maymundan dolay myd, yoksa elleri en iyi elbisesinin üzerinde dururken bile patates soyan kadndan, yani babamn annesinden
dolay myd? Annem babam zorlukla onun elinden alm. Çünkü babasnn ölümünden sonra annesine,
babam bakmak zorunda kalm. Babam annesine, artk kendisini
yalnz brakmas gerektiini söylediinde, içinde, bir
adamn annesini ve babasn terk etmesi, karsna balanmas ve birlikte bir vücut olmalar gerektii yazl olan ncil metinlerini öne sürerdi.
Ama belki de babam, anne ve babasnn ölümlerinden sonra onlarn hatralarn evde daha çok yaatmaya
devam ettiinden kskançlk domutu. Onlara duyduu hayranlk nedeniyle, fotoraflarn geni oval
çerçeveler içinde ve soyaacna uygun bir biçimde odada yüksekçe bir yere asmt. yi inceleyebilmek için çok yüksekteydiler. Fakat bu yüksek pozisyondan dolay, yava yava açkln kaybeden eyin yerine, ifade ettii hürmet yeniden
iki katna çkmt, hakk verilerek yaplmt. Sanki onlar imdiden kendi elleriyle cennete yükseltmek
istemi, fakat tavan bunu engellemiti. Ylda iki kere uzun sapl bir süpürgeyle örümcek alarnn alnmas gerektii zaman bu resimler,
dikkatlice duvardan alnp divana konulduunda, asl durduklar yerdeki iki koyu oval lekeden duvar kadnn o ksmnn yeni kald ortaya
çkard. Fakat annemin ailesinin fotoraflar sadece takvimle radyo arasnda kalan bir yerde, ince altn bir çerçevede duruyordu.
Ve öldükleri zaman da hiçbir deiiklik olmamt.
Babam ve annem sanki ayr ayr, Paulusun vaaznn
bir parçasn temsil ediyorlard : Güvercin gibi saf ve ylan gibi kurnaz ol. Annemi bir güvercin kadar saf ve babam bir ylan
gibi kurnaz gördüümden deil, hayr, böyle bir ey hiçbir zaman olmad. Belki de bu güvercin ve ylan benzetmesi dönen boyun dan
dolay olabilir. Çünkü babam akacktan evin reisi olduunu söylediinde, annem her zaman utangaç ve kurnaz bir gülüle: adam batr, kadn da boyun. Boyun dönerse ba da onunla birlikte döner derdi. Aynen de böyleydi.
Fakat babamn bunun hiçbir zaman bilincinde olduuna inanmyorum, en azndan otoritesini etkileyen zor bir durum olmadkça... Çünkü
annem, mimiklerini fark ettirmemekte artk neredeyse ustayd. Her zaman duygularn saklam ve hayal krklna uram bir kadnd. O,
aabeyim öldüünde ancak kendini mutfaa kilitledikten sonra alayabilmiti. O, beklenmedik bir zamanda bahçeden eve girdiimde
önlüüyle hemen yüzünü silmi ve çabucak mutfaktaki ilerine koyulmutu. Dünyaya
neredeyse bir düzine çocuk getirdikten sonra babam, ona yine bir çocuk dourmas için annemin zaten bildii ncildeki eski ayetlerden
birini yüksek sesle okurken hala koltuunda rahatsz oturan bir kadnd. Bir keresinde biz yemek yerken kedi masann altnda dourunca, annem panie kaplmt. Hepimiz dik bir ekilde sandalyelerimizde
oturmaya devam etmek zorundaydk ama küçük olan kardeim eilmi ve öyle barmt: Yavrular sçyor!.
Annem daha sonra hzl bir ekilde tuvalete yürüdü ve babam kömür küreiyle yeni domu kedileri anneleriyle beraber dikkatlice
bir kutuya koyup odunlua götürdükten hemen sonra geri döndü. Yine de bu çekingenliinin
(3) dinsel bir kökeni yoktu, bu gençliinde yaam veya görmü olduu bir eyle ilgili olmalyd. Kendi dediine göre onun hayvan korkusunun
nedeni, tanmad bir evin merdivenlerinden çkarken, alacakaranlk bir koridordan birden bire büyük bir kedinin karsna çkmasym. Ama srlarn asla söylemez. O, hayat boyunca ahenge, biraz zenginlie, biraz mutlulua özlem duymu,
fakat yar kutsal, çingene ruhlu babamla bir aalamadan baka bir rezalete, bir skntl durumdan dierine dümü bir kadnd. O, beklenmedik bir misafir geldiinde heyecanl bir ekilde odaya girer ve hemen haldaki deliklerin üzerine
koltuk koyard, fakat böylece oda, sanki acil bir ey olduunda misafirler yangn çkndan alelacele çkabilsinler diye düzenlenmi
gibi bir hal alrd. O, babamn ilettii dükkan, uzun zamandr üst üste yl eyalar ve kartondan
bo reklam kutularnn bir yn halindeyken, toplumun belli bir kesiminin urat bir faaliyet olarak gördüümüz spor hakknda bilgi
alan akl be kar havada kz kardeime, bizim zengin orta tabakaya ait olduumuzu söylerdi. Bunun üzerine aabeyim gülerek odadan
çkt ve bana öyle dedi: Biz biricik bir içi ailesiyiz ve sana baktmda gezgin bir dilenci ruhuyla bunu sözlerime eklemek istiyorum.
Bütün bunlar babam için geçerli deildi. Onun için önemli olan sadece kyamet gününde, bulutlardan
bir araba gibi rüzgarn kanadnda gezinen ve bir giysiymi gibi kla örtülü olan Tanrnn taht önünde dürüstçe durabilmemizdi. O
Tanr ki, tepeleri, kuzular gibi hoplatan ve mutluluktan nehirleri alklatan! Buradakilerden, dünyadakilerden vazgeçmeye hemen
hazrd babam. Çünkü evet, yüce sa, çabuk gel, amin sözcükleriyle bir dua bitirdiinde
sesinin tonu öyle olurdu ki, hepimiz krpan gözlerle oturup kalrdk. Ve annem o zaman nasl bakmas gerektiini asla bilemezdi.
Bu da, sabunlu suya öylesine bastrd çamarlar gibi günlük ilerini düünmek zorunda olduu içindi. Bense, sa birdenbire bulutlarn
içinden gelse, kutularn içindeki hayvanlarma ne olacan veya günahlarm unutabilecek
kadar mutlu olup olamayacam düünürdüm. Aabeyim yasa delip yüksek sesle bu dua size iyi
gelir! diyene kadar kimse masadan kalkmaya cesaret edemezdi.
Annem ve babam Amsterdamllar. Babam, Yahudi mahallesinden. Kutsal cumartesileri bir genç
olarak, sk sk, o gün ne erkek hizmetçileri, ne kadn hizmetçileri, ne hayvanlar, ne büyük giri kapsndaki yabanclar, ne de kendileri çalmak zorunda olmayan Yahudi komularndan birinin yannda bir mum yakmak
zorunda kalrm. Fakat küçük Hristiyan bir genç, tabi ki bu ortama ait deildi. Amsterdamla ilgili dialar gösterilirken babam
her zaman, bir el arabasyla herhangi bir Yahudi satcnn ticaret yapmak için durduu sokak köelerini gösterirdi. Portakallar
veya kavrulmu kestaneler... Kestane satan adamn burnunda her zaman zil gibi bir ey vard. Ve daha sonra babam, mallarn överek
satmaya çalan bu insanlarn seslenilerini taklit ederdi.
Annem Overtoomdan. Orada babam, balangçta ilikilerine kar olan müstakbel kaynpederini, meeden
bir dolaba kilitlemi ve evet sözcüünü söylemeden onu oradan çkarmayacan söylemi. Büyükbabamn bu huyunu yüz ifadesinden her
zaman anlamak mümkündü. Tahtann içindeki damarlar gibi çatk bir surat ve çok açk renkte gözler. Zor bir adamm, zorlant nevrozlu bir despot. Ben
küçükken, bir gün bize geldiinde vliegende hollanderm benzinlie kadar süren ve manav yerine manavc diyen benim küçük, narin anneannem onunla az
ey yaamam. Annem, eskiden büyükbabamn tam eve gelmesine yakn, herkesin her eyin düzenli olup olmadna baktn söylerdi. Fincanlar
ve fincan tabaklar motifleri ayn yöne bakacak ekilde çevrilirmi. Çünkü eve geldiinde ilk olarak onlar kontrol edermi. Fincanlar
düzenliyse bu sefer de, zehir püskürtebilecekmi gibi masa örtüsüne bakar ve iaret parmayla abajurun ucundan aaya doru dikey
bir çizgi çekermi. Ve eer parmak
ucu masa örtüsünün tam ortasna gelmiyorsa vay hallerine! O zaman masadaki her ey aa indirilir ve masa örtüsü düzgün durana
kadar uçlarndan çekilirmi. Baca balnn köelerindeki her iki pendüllü saat de, kenardan tam sekiz çizgi uzaklkta olmalym. Birazck
kaym olsalar hemen görür ve mezura ile ölçerek düzeltirmi. Kahveyi sadece Çin porseleninden
mavi bir fincanda içermi ve kahve belli bir seviyeye kadar doldurulmalym, yoksa içmezmi. Eer çay içilecekse fincana
önce eker, sonra süt, ondan hemen sonra ise çay konmas gerekirmi. Eer öyle yaplmamsa fincanla mutfaa gider, çay lavaboya boaltr
ve fincan oraya koyarm. Veya korkutucu öfke nöbetlerinden birine yakalanr ve
yere bir ey atp parçalarm. Bu genelde Sakson porseleninden bir bebek veya anneannemin sevdii vr zvrlarndan biri olurmu. Bu hesaplanm bir öfkeymi, çünkü kendisinin güzel bulduu bir eyi hiçbir zaman yere
atmazm. Ayrca her elenceyi berbat etmekte üstüne yokmu. Be Aralkta Noel Baba klna girermi.
O kyafetle bir tanda gidermi. Anneannem böyle bir azizin her an kapdan girebilmesi ne üzücü deil mi? dermi. Anneannem
onu dar çkarana kadar herkes odada beklemek zorundaym. Daha sonra elbise deitirmesine
yardm etmek için hemen ön odaya gidermi. Sürgülü kaplardan, çocuklar onun küfür ettiini ve bardn duyarlarm: Bu vücudumdaki
Allahn belas ey de ne! Ve biraz sonra korkudan titreyerek bu adamn önünde dururlarm.
Pamuktan kalarnn altnda açk renk gözleri öfkeden hala parlyor olurmu. Ylba akam saat on ikiye be kala her zaman elektrik süpürgesini
alr ve öminenin çevresindeki külleri süpürürmü. Aile fertleri birbirine iyi seneler dilemek istediinde elektrik süpürgesinin
hortumuna taklp sendelermi. En büyük oullar elektrik süpürgesini koridora kaldrr fakat o, onu yine içeri sürüklermi, böylece
yeni yl genellikle iddetlenen bir kavgayla balarm. Veya saat on ikiyi göstermeden önce evden dar çkar ve saatlerce ehirde
dolarm.
Her zaman da doru vaaz ararm. Bir kiliseden dierine yürürmü. Bir süre sonra herhangi bir
papazda istediini tekrar buluncaya kadar ona gidip geldii süre içerisinde o papaz ahane bir vaiz olurmu. ehrin öbür ucunda
bile olsa oraya yürürmü. Uygun adm yürümediklerinde güderi eldiveniyle yüzlerine tokat att oullar, önünde gergin ve korkarak
yürürlermi. Bir keresinde vaaza geç geldiklerinde profesör Den Hartog konumasn yarda kesip Sevgili cemaat, sözlerime biraz
ara vermek zorundaym, çünkü bir arkadam içeri giriyor demi ve en ön sray iaret etmi. Çünkü büyükbabam ilgiyle dinlemekten eli kulanda ve kalarn kaldrm olarak her zaman orada otururmu. Annem fakat sadece duymak
istedii eyleri duyard derdi. Savatan önce Overtoomda otururken, ona Vondelparktan beyaz bir alç dal getirdiimden olacak, bana
kehribar tandan sap krk bir pipo vermiti. Yrtc bir kuun açk pençesinde duruyor gibi gözüken ba taraf ustaca bir ekilde lüle tandan oyulmutu. Daha sonra piman olup onu geri istemiti.
Bize geldiinde onunla biraz yalnz kaldm her seferde çelimsiz, zayf eliyle sinirli bir ekilde beni tutar ve açk renk
gözleriyle bana arm ve dik dik bakarken, beni yava yava ileri geri sarsard. imdi iyi düün. Onu nerede braktn bal gibi de biliyorsun!
derdi. Ve bam hzla sallardm, çünkü onunla göz göze gelirsem, gözlerimden, o gelmeden önce pipoyu sakladm balkonun arkasndaki
yeri görmesinden korkardm.
Ne zaman bir ey isteyip tuttursam, babam bu davran bana tandk geliyor derdi. Kastettii büyükbabam
olurdu. Babam bunu söylerken, annemin yüz ifadesinden sen kendi ailene bak! diye düündüü anlalrd. Fakat hiçbir ey demezdi.
Çok uzun zaman önce deildi, babam ban yavaça ileri geri sallarken bana: annenle tanmamz
gibi, ilikimiz de harikayd dedi. Yallktan, içinde krmz damarlarn olutuu gözleri (4) darya
dalard. Tanrnn gizemli elinin dokunduu en tuhaf rastlantlarla dolu tipik hikayelerden birini
anlatacan düünürdüm. Ve babam, yüz insandan doksan dokuzunun birbiriyle tant gibi sradan bir tarzda, annemle bir tandnn
evinde karlatn anlatrd. Sonbaharda evlenmiler. Her eyi çevreleyen bir duvaa benzeyen biraz puslu ve rüzgarsz, açk mavi (5) bir havas olan güzel bir eylül günü eve geldiimde her zaman annenle böyle bir günde evlendim derdi. Her eyi hatrlard. Ben de Tina teyzemi hatrlardm. Ayak parmaklarn tramvay çinemi olduu
için, düün biraz ertelenmek zorunda kalmt. Bir çocuk olarak o parmaklara ne olduunu
kendi kendime sormama ramen, fazla üzülmemitim ama o parmaklarn çevresinde bir ayakkabnn olmas, bu artcyd. Ve özellikle oturma
odamzda duran, kazadan hemen önce çekilmi fotorafnda Tina teyzemin kaln bacaklarn saran backl çizmeleri gördükten sonra çok
armtm.
Üzerinde bacaklar ack olarak oturulan, krank mili ile hareket ettirilen,
dört tekerlekli, bisiklete benzeyen bir oyuncak.
ona verdii ehitlerin Kitabndaki (Boek der Martelaren) sözcükler gibi görkemli yazm: Kutsal Ülkemizde tekrar görümek üzere Tanrm. Sadece biraz daha birbirine yakn ve daha az titrek. Yazdklarndan pek bir ey hatrlamyorum ama hatrladm kadaryla öyle
diyordu: Sevgili hanmm, pazar günü yine birlikte el ele seninle çimenlerde uzanmak
ne güzel olacak, vücutlarmz yan yana. Fakat okuduklarm benim için hep gerçek d olarak kald. Sava zamannda Almanlarn Yahudi zannedip de götürdükleri o siyah kvrck saçlaryla ve muntazam yüzüyle
gerçek olamayacak kadar yakkl bir ekilde, objektife bakyla durduu düün fotorafndaki gibi. Ve o, annem biraz ona doru eilmi, beyaz eldivenli elini koluna dolam, duvann
ardndaki yar gizli yüzünde hafif merakl bir bakla... Ve kahverengi kta yanlarnda duran palmiye... Fakat onun için, babam için bunlarn hepsi canl anlar (6). u iiri bazen biraz rahatsz edici de
olsa anneme okuduunda hala anlar canlanr:
Eer yazsa ve hava güzelse
Ve hava scak
ise
Derim ki sevgili karma
Hemen ehirden kaçalm
Fakat annemle babamn meeden büyük yataklarn güneli bir pazar sabah yine görüyorum. Annem srtnn arkasnda yastkla yatakta
oturuyor. Saçlar kaln bir örgü eklinde bann yanndan düüyor. Yorgann üstünde, önünde bir ekmek kesme tahtas var ve haagse bisküvisine ya sürüyor. Uzun portakal rengi bisküvi kutusunun üzerindeki mavi fayton resmi (7) yorgann bir pilesinin içinde kaybolmu, yannda babam tam görünmüyor. Sadece yorgann bir kubbesi gibi görünüyor. Her kenarndan yorgann altna girmi aabeylerim ve ablalarm da
ayn ekilde belli belirsiz görünüyor. Fakat kendimi fotorafta, annemin ayak ucunda otururken ve onun nasrlam ayaklarn okar
bir ekilde görüyorum ve o an annemin sk sk söyledii, konusu, Elizann, çocuu Harry ile kanayan ayaklarla buz dalarn aarak kaç
olan arky düündüümü hatrlyorum. Annemin bann yannda, üzerine büyük bir gül kaznm olan dikdörtgen eklinde, tahtadan bir karyola
ba var.
Ve garajn asfalt kadyla kapl tavann ve üzerinde bir kargann durduu, antenlerin yükseldii beyaz porselen çanakl direi
de görüyorum.
Annemle babam Amsterdamdan Oegstgeeste hemen gitmemiler. Önce babamn enitesiyle bir gemi
motoru fabrikas iine girdii Leidenda oturmular ve birkaç yl sonra babam, adamn kendisini ve küçük gemicileri dolandrdn ve
hesaptaki baz miktarlar daha düük göstererek gerisini kendi cebine attn örenmi.
Kzgnlktan titreyerek, elinde demir bir sopayla karsnda durmak zorunda kaldnda bile, onunla asla büyük bir kavgaya tutumam.
Daha sonra bunu bize, akaklarndaki damarlar bu yüzden yine ierek anlattnda: Beni Tanr korudu, yoksa elimden bir kaza çkacakt
demiti. Kavga sona erip de ortalk sakinletiinde, enitesi, doum günlerinde büyük, dörtgen, amerikan bir arabann içinde tekrar
bize gelirdi. Tamamyla imansz bir kafas ve bütün üst dudan kaplayan, sar bir by olan ar bir adamd. Uyluunun üzerinde iko göbeiyle
her zaman bacaklarn açarak bir sandalyeye oturduu için ona Türk derdik. Doum günümde cebinden bir gulden çkard ve kumbaram sordu. Kumbaram yoktu, çünkü kriz zamanyd. Ama o guldeni de öylesine hemen
vermek istemedi. Bahçedeki bir çiçek sakssnn deliini, içinden bir gulden geçebilecek ekilde büyütmem ve ters çevirerek bir
taban üzerine koymam gerekti. Geni suratnda narin bir mimik ve honut bir gülümsemeyle, tngrdayarak tabaa düen o bir guldeni
içine att. O zamanlar bir keresinde onu rüyamda görmütüm. Etraf, öfkeden kudurmu
gemicilerle çevrili bir sandalyeye balanmt. Kafasnda, gemicilerin içine srayla sertçe
birer gulden attklar fese benzeyen bir saks vard.
Bir keresinde kedime çok kötü davranmamn sebebi de bu enitemle halamd. iko sar köpekleriyle bir gün bize ziyarete gelmilerdi. Halam bir anda köpein tüylerinde bir kene buldu.
Kumsalda enitemin srtnda çkan sivilceleri patlattnda duyduu ayn honutlukla, keneyi cmbzla köpein tüylerinden çekti. Hareket edip de ilerleyemeyen küçük ayakçklar ve küçük koyu renk vücuduyla aslnda bir ya tanesine
benzeyen o pis hayvana dikkatle baktm. Enitem onu ezerek öldürmenin bir ie yaramayacan,
çünkü o zaman sadece içindeki yiyeceklerin dar sçrayacan söyledi. O zaman baka bir hayvana
geçerlermi. Ve eer hayvanlarn çok kenesi olursa, hasta olup bir deri bir kemik kalp ölebilirlermi. Keneyi bir parça gazete kadyla küllüe koyup yakt. Ate söndüünde kor halindeki izmaritini de
üzerine bastrd. Bu olaydan ksa bir süre sonra kedim kucamda, bahçede otururken, ön patisinin arkasnda bir i hissettim. Patisini
kaldrdm ve ayn öyle pis bir kene gördüm. Hemen odunlua kotum ve kerpeteni kaptm. Ondan sonra
tekrar kediyi kucama aldm, kerpeteni keneyi içine alacak ekilde tuttum ve ayn anda kstrp çektim.
Kedi çok kötü bir ekilde bard ve tslayarak bitkilerin arasna uçarcasna kaçt, ancak akama doru topallayarak oradan çkabildi.
lk zamanlar benden kaçtysa da sonra bana alt. Ancak
bir daha asla patisinin arkasna bakmaya veya kucamda otururken elimle oraya dokunmaya cesaret edemedim. Tesadüfen dier patisindeki
yumruya dokunduum zaman midem bulanyordu. O zaman gözlerimi smsk kapatyordum, ama ie yaramyordu.
Yine de kerpetenin ucunda asl kalan canl eyi görür gibi oluyordum. Ve ömine duvarnn üzerinde kolundaki bebekle duran halamn
fotorafna her baktmda bu olay aklma geliyordu. Son derece çirkin bir kadnd ve o küçük
çocuk da buru buru görünüyordu. Annem toz alrken babam yaknlarda deilse her zaman; u dii maymun ve yavru maymunun da bir tozunu
alaym derdi. Çocuklar yönünden pek mutlu olmadlar. Hemen
hemen on be yandalarken el arabasnn örtüsünün altnda hayat kadnlaryla birlikte
olmaya balamlard. Onlara yatya gittiimde, kuzenimle dar çkarken halam her zaman olunun
gizlice bir yerde iememesine özellikle dikkat etmem için beni uyarr ve barna basard. Böbrekleri
rahatsz olduu için idrar krmz çkard. Yolda bir ey istemedii veya bana sknt vermeye baladnda,
ona her zaman: Söylediimi yapmazsan yine bir yerde durup kan iediini annene söylerim derdim.
Daha sonraki yllarda olanlardan biri, olur olmaz (8) her eyi çald için babas tarafndan
Akdenizde bir adaya sürüldü. Bir gece anne-babasnn odasndan bir ran halsn kaçrmay baaramad. Hatta biz deliksiz uyurken karyolann ayaklarn kaldrmak zorunda kalmt. Babas gurur duymakszn:
Bu çocuk bir ay kadar güçlü demiti. Dieri çocuk sevicilii
yüzünden hapiste yatmt.
Enitem yine de mültimilyoner oldu. O kadar uzun
zaman önce öldü ki imdi kurtlar tarafndan yenmitir bile. Ölüm döeinde: Mültimilyoner olmak için bütün ömrün boyunca çalyorsun dedi ve öldü.
Babam onunla kavga ettikten sonra ortak iten parasn çekti ve Oegstgeestte bir bakkal dükkan
açt. Balangçta aslnda bildiimiz bakkal ii deil ancak k bir lokantayd. Vitrinden eri bir ekilde dükkan camnn alt ksmna inen,
açk sar renge boyanm kaln tahtann üzerinde yeil harflerle öyle yazyordu: GIDA MADDELER LEZZETL YYECEKLER
ET ÜRÜNLER. Ve sundurmadan içeri girdiinizde solda küçük vitrinin alt ksmnda: KOLON MALLARI yazlyd. Bunlar, içinde
lombok baharat, kroepoek, udang, trassi, vanilyal çubuklar, tarçnl çubuklar, kurutulmu harika bitkiler ve solgun tuhaf algamlarn bulunduu tkaçl büyük ielerdi.
Kapnn camnda zarif, dik boyanm köegen harflerle babamn ad yazlyd. Dükkann içinden sokaa baktnzda, a kar frça darbesini görürdünüz
ve oradan yaz, kirli gri boyayla özensiz bir ekilde yazlm gibi görünürdü. Ayn zamanda, krmz bir kalp eklinin üstünde ve altnda:
KAHVE KREMASI - KAFENSZ KAHVE yazan ve kap direine
vidalanm, beyaz emaye tabelay görürdünüz.
OEGSTGEESTE DÖNÜ
Sabahlar gelip geçenler hep ayn. Saat yedide siyah yamurluklu ksa iman adam...Sabah gazetesini açm yürürken önüne
hiç dikkat etmiyor. Büyük Flaman çoban köpei, önünde onu yavaça çekiyor. Bir aacn yannda durduunda adam da duruyor. Kayn gerildiini
hisseder hissetmez, o da okuyarak yürümeye devam ediyor. Gazeteyi katlanm olarak önünde tuttuunda genellikle rüzgar oluyor
ve bu görüntü bir o yana, bir bu yana sallanan kavak aaçlarna benziyor. On dakika sonra saçlarnda bigudilerle ve kirli sar
renkte bir köpek ile pasakl bir kadn geçiyor. Yüzü eski bir patatesin kabuu gibi buruuk. Hava yumuak olduu
zaman sadece yatak kokusu ile ifade edebileceiniz renkte bir hrka giyer. Çenesi
biraz yukar kalkk, üzerinde kvrck büyük tüyler çkyor olmal. Hemen hemen ayn saatte, bir Rus tazs ile uzun sarn bir kz geçiyor.
Yatann scakl hala çevresinde bir tül gibi asl duruyor. Bir keresinde, sabah loluunda beni çplak olarak merdivenden inerken
gördüünden beri camma bakmaya cesaret edemiyor.
O pasakl kadnn yanndan geçtiinde köpein tasma kayn hemen ksaltr. Köpeinin çok hassas
bir burnu olacak ki, pasakl kadnn köpeini koklamasna izin vermez. Bir süre sonra göbei neredeyse yerlerde sürünen, cinsi belirsiz
iko bir köpekle genç bir olan geçiyor. Köpein kehribar ta gibi sarmtrak büyük gözleri var ve siyah bir deriden kesilip yüzüne yaptrlm izlenimini veriyor. Sürekli yüksek sesle
havlayarak olann üzerine zplyor. Çocuk da ona sarlyor. Birlikte çok mutlu olmallar. Saat tam yedi buçukta, ar klk paltosunun
önü umursamaz bir ekilde açk duran, gözlüklü iko kafasnn üstünde kahverengi dik
apkasyla büyük, hantal bir adam geçiyor. Paltosunun düme deliinde her zaman bir meneke var. Mutluluktan deil, bir anlam olduundan.
Sadece görünüünden deil, özellikle yalpalayarak yürümeye devam ettii için ona
kaplumbaa diyorum. Hiçbir zaman gergin durmayan fakat büyük bir özenle gevek
tuttuu kaya bal bir köpei var, öyle ki hayvan boynundaki tasmann gerginliini hissetmiyor. Yamur yadnda adamn küçük yuvarlak piposu aznda ters dönmü
olarak duruyor. Köpee ise mavi bir giysi giydiriyor. Adam, köpein önünde sabrla
ve sevecenlikle ar ar ilerliyor. Fakat ürkütücü
bir yan da var. nsanlardan nefret (9) ediyor
olmal.
Sabah jimnastiim srasnda halteri kaldrrken ficusa gözüm takld. Birkaç yapra dütü. Yeillerdi fakat ölü görünüyorlard. Sanki bitkinin nemi yoktu.
Bir çubukla topra etim ve birden, koyu sar renkte bir solucan çkverdi. Bir bçakla, bütün toprak ynn gövdesiyle birlikte saksdan
çkartabilecek ekilde, saksnn iç ksmn topraktan ayrarak kestim. Kökleri kuru ve ölüydü. Bçakla dürttüüm zaman dalyorlard. Onu
kurtarlamaz bir biçimde kaybetmitik ve içinde artk hayat yoktu. Gövdesini parçalara ayrdmda o yapkan sütümsü sv artk gelmiyordu.
Kökleri çok uzun zamandr ölü olmalyd. Demek bitki bir süre tutabilmi, ama saplarndaki öz su bittii zaman yapraklar dümütü.
Topran içinde bir sürü solucann veya bir haaratn olacan sanmtm. Ama bçamla sadece beyaz bir çakl tan dürtüp durmuum. Solucan kibrit kutusuna,
o kibrit kutusunu da kaloriferin altna koydum. Solucan kurumalyd. Ayn bitki gibi. Babam eskiden: Eer bir solucanla balk avlarsan
balklar solucana yaklamazlar, en az on metre ötesinde dururlar derdi. Bu bir fabl öyküsü olmalyd. Onu serbest brakmay düündüm
ama birisinin, u anda çöp kutusunun yannda duran, sicimle balanm ve dürülüp atlm bitkinin intikamn almasnn adil ve iyi olacan
düündüm.
Bu
ölen Oegsteeste gittim. Yamur yayordu ve çok kuvvetli bir rüzgar vard. Yol kaygand.
Arabamn silecekleri artk iyi çalmyordu. Sileceklerin kaln bir su tabakas halinde camdan att yamur, her eyi bulank
görmeme neden oluyordu. Sanki gözümde bir gözlük varmçasna gözlerim armaya balamt. Yüzüm ön cama yakn, her eyin dalgalanarak göründüü jelatin dünyaya bakyordum. Schipholden geçerken, ayan yere vurarak hiddetle tepinen ve haykrarak orgazm olan büyükba hayvanlarn çkard seslere benzeyen uultulu
gürlemeler duyuluyordu. Aaçlarn tepesinden bir sürü ekin kargas çlk atarak uçutu. Bir süre sonra o gümü renkteki yamur bulutlarnn
arasnda bir Caravelle gözden kayboldu.
Zamanmzn Phoenix kuu diye düündüm. Yeni domu bir gürültü cehenneminden, stratosfere doru yükselerek, çrpnp uçan yapraklar, tokaçlar ve
pembe çiçek zarflaryla güzellik kraliçelerini bir ktadan baka bir ktaya götürüyor. Karayolundan Oegstgeeste dönmem gerektiini
gösteren iaret tabelasna vardmda hzm azalttm.
Artk yamur yamyordu. Arabann sileceklerini durdurdum ve artk her eyi daha net görüyordum.
Kanal oradayd. Pazar günleri hava güzel olduunda Katwijke giden yol boyunca o kanal kenarnda
yürürdük. Küçük yol hala ayn ekilde dar, imdi bile arka arkaya yürümek zorunda kalrsnz. Bebek arabalarnn tekerlekleri her zaman çimene girerdi. Bu çok yorucuydu.
Bazen babam çekerek yardm ederdi. Yine de daha ksa olmasna ramen Rijnsburg ve
Katwijk arasndaki geni yolu asla kullanmazdk. Sanrm bu, ksa pantolonlaryla bisikletlerinde barp çararak giden o dinsizler
yüzündendi. Oras, felakete götüren geni yoldu. Ama her iki yoldan da ayn sonsuz denize varrdnz.
Bu ayn zamanda doann içinde kanal, tarlalar ve çiçekler boyunca yaplan bir gezintiydi. Zambak tarlas, kraliçenin giysilerinden
daha güzel görünüyordu. Aabeyimin gömülü olduu yeil kilisenin önünden geçtim. Mezarla gittiimizde
paltom yoktu. Aabeyimin paraüt kumandan yaplm olan yamurluunu giymek zorunda kalmtm.
Austos sonunda çok scak bir gün olmasna karn, sanki buz gibi bir souk o paltodan vücuduma zorla giriyor gibiydi. Mezarn
banda babam tandk sesiyle: Tanr verdi, Tanr ald, Tanrnn adn överiz demiti.
Bu olaydan bir ay önce aabeyimle kavga etmitim. Resimlerimle
alay etmi ve benim ie yaramaz biri olduumu söylemiti. Öfkeden pazar günleri giydii pantolonunun kumana bir dümeyi skca dikmitim. Ama buna sadece gülüp geçmiti, çünkü giysiler onun için önemli deildi ve bu yaptm
aptalca bulmutu. Buna sadece annem üzülmütü. Daha sonra evrak çantasndan bütün
fotoraflarn alp bahçede odunluun arkasnda yakmtm. Aabeyimin, yanan fotoraftaki yüzünün
nasl burutuu, nasl kahverengiye dönütüü ve alevin yüzünden nasl çkt hala gözümün önünden gitmiyor. Fotoraflardan geriye
sadece üzerinde bazen gümüümsü bir k gibi aabeyimin yüzünü gördüümü sandm bir yn siyah kül kalmt. Uzun süre toprakla tamamen
karana kadar üzerine ayamla vurmutum. Aabeyim öldüünde geriye onun tek bir fotoraf bile kalmamt. Yeryüzünden tamamen kaybolmutu.
Karayolundan viyadükün altna, köyün içine doru gittim. Orada, Katolik kilisesinin köesinde,
ben on iki yalarndayken kaba suratl bir adam dururdu. Çiçek soan yetitirilen bir bölgeden gelmi gibiydi, yar kzgn, yar saft.
O zaman üzerimde gerçek bir binici pantolonu, çizme ve kpkrmz bir kazak vard. Gösümü gere gere yürüyordum ve düünceli bir
ekilde kollarm bir ileri bir geri sallyordum. Adam bana yrtc bir ku gibi bakt ve kesin bir ekilde: Sen erken öleceksin dedi.
Bir sisin içinde yürümeye devam ediyormuum gibi hissetmitim. Attm her adm daha güvensiz ve daha mekanik bir hale gelmiti.
Her an düebilecekmiim hissine kaplmtm. O adam, bir an için, hala orada duruyormu gibi geldi. Onu ezerdim, diye düündüm. Fakat
eskiden tandm bir baka kii orada duruyordu. Onu 20 yldr görmemitim. Adam bu arada parömen kad olmu. Birden beni ter bast.
Pencerelerinin önünde kaktüsler ve küpe çiçekleri olan ayn villalarn içindeki o insanlar. Eskiden, öldükten sonra da,
sonsuza kadar onlarla cennette kalacam zannederdim. Biblolarn, duvar hallarn ve
eski moda mobilyalarn da yanlarnda götüreceklerinden, orada pazar günü kyafetleriyle oturacaklar lo mekanlar yapacaklarndan emindim. Çünkü burada; aada küçük cennet parçalarn önceden
seçmi olduklarn düünürdüm. Daha sonradan hepsinin sadece gübre ynna gömüleceklerini fark etmek ve içinden hiçbir solucann
bile geçmek istemeyecei dk ynna dönüeceklerini bilmek ne büyük bir kurtulutu. Tanr verdi, Tanr ald.
Sadece aabeyimin u fotoraf olay korkunç bir ey. imdi
bile, bu kadar yl sonra, bazen geceleri neredeyse boulurcasna, bararak, terden srlsklam olmu bir ekilde uyanyorum. Yanan fotoraftaki siyahlam, burumu yüzü gözümün önüne geliyor. Ölürken
bana yapt gibi kolunu yukar kaldryor. Fakat ona ulaamyorum, dokunamyorum.
Annemle babamn evinin önünde durdum. Babam
pencereden yola doru, yüzüme bakyordu. Beyaz saçlar, krm yüzünün üzerinde k gibi duruyordu. Bir an babam mavi otobüsün arkasnda kayboldu ama otobüs geçip gittikten sonra baklarmz yine birbirine kilitlendi. Elimi kaldrdm. O
da resmiyetle bana el sallad. Annem kap aralndayd.
Tesadüfe bak dedi. Daha imdi senden bahsediyorduk. Biraz karnabahar artmt ve babana: Jan
imdi urarsa houna gider demitim. Garip deil mi, geleceini hissettim sanki, çünkü bilirsin sofray genelde hemen toplarm fakat
hala toplamadm. Birazdan senin için tekrar staym m?
Hayr, saol ben yemek yedim dedim ve tombul koluna hafifçe dokunarak onu öptüm.
Kafasn biraz geri çekti ve yanan sildi.
Tpk eskiden olduu kadar slak öpüyorsun dedi
ve utanarak güldü.
Arkasndan babam koridora geldi.
Vay vay vay! Demek hala evimizin yolunu bulabiliyorsun dedi.
Hadi çabuk içeri gel dedi annem.
Çay m koyaym yoksa bir bardak elma suyu mu istersin?
Elma suyu lütfen, çok susadm dedim.
Mutfaa gitti. Babamn arkasndan odaya girdim.
Ve büyük koltuklardan birine oturdum. Toplanmam masada, içinde artan karnabaharn durduu tabak vard. Annemin tabanda ise içinde
krmz üzüm kabuklarndan yaplm, kaln, pembe pürenin durduu bir süzgeç vard. Babam karma oturdu ve merakla bana bakt.
Yine ilham almak için mi geldin? diye sordu.
Güldüm ve gözlerine baktm.
Bunun için eve gelmeme gerek yok dedim. Orgun üzerindeki duvar iaret edip ona bakarak: Hala her eyi hatrlyorum. Sizin orada duran evlilik metninizi, daha yeni bir hikayede kullandm.
Biraz solmu, kadifeden, zeytin yeili renkte bir metin. Üzerinde birkaç tane eflatun
meneke var ve beyaz harflerle: Tanrnn hizmetinde yazl.
Evet, Tanrnn hizmetinde, Romeinen 12, 11. ayet dedi dalgn bir ekilde. çeri girip, üzerinde bardaklar bulunan tepsiyi masaya koyan anneme her zaman ona bal
kaldk deil mi hanm? diye sordu.
Ne oldu bey? diye sordu annem.
Babam, anemin onu duvarn ötesinden duymadn
anlayamam gibi hareketsizce ona bakt. Sonra tekrar bana bakt ve ban sallad.
Pazar günü kilisede oturuyordum dedi. Ve orada ismimin söylendiini duydum. Bu asla bizim
eski papaz olamaz diye düündüm. Ve o papaz,
evet, o bizim papazmz deildi ama eskiden, gençliin dar kafallkla
yetimesi ile ilgili kitaplarndan biri hakknda vaaz veren genç bir
çocuktu. Hemen, bunun benimle, senin yal babanla ilgili olduu aklma geldi.
O sadece bir kitap dedim. Sizinle hiçbir ilgisi yok.
Annem: Kitapta, burada hiçbir zaman olmayan eyler geçiyor. Kitaptaki insanlar biz deiliz
ki. dedi.
Babam beni suçlarcasna: Kitapta benimle ve annenle ilgili birçok artc ey buldum dedi. Biz
sizi en iyi ekilde ve Tanrya hürmet ve sayg öretmeye çalarak yetitirdik.
Çantamdan bir kutu puro çkardm ve ona verdim. steksizce onlara bakt ama yüzü yumuak bir
ifade ald.
Hangi marka içtiimi unutmamsn dedi.
Tabi ki dedim.
Ama kitabna geri dönersek, kadn ve erkek arasndakiler, yaam hakknda yazdklarn, o ben deilim.
Biz baka bir zamanda yayoruz. Ben u anda daha farkl yayorum dedim.
Gelecee kar umutsuz olmak, buna yaam m diyorsun? Ban sallayarak hayatn ne kadar da karmakark
bir hale getiriyorsun olum dedi. Tanr seni bu konuda doru yola soksun.
Annem: bir bardak harika elma suyu diyerek bardaklar önümüze koydu.
Babam ayaa kalkt ve puro kutusunu küçük büfeye koydu.
Onu pazar günü kiliseden döndükten sonra açar diye düünürken birden vücudunun ne kadar gergin ve uyuuk bir hale
geldiini , biraz da eri bürü yürüdüünü fark ettim. Kafatas ince saçlarnn arasndan çelimsizce
parlyordu. Birden aklma vaizin sözleri geldi: ...rahatln mütevaz sesi karsnda güçlü adamlar eilirler ve bu kuun (10) sesini duyup ayaa kalkarlar... Ve testi su kaynanda krlr ve tekerlek kuyuda paramparça
olur. Ve her ey olup bittiinde madde tekrar topraa geri döner.
Babam birden karar deitirip yar yoldan geri döndü
ve paketten bir puro çkard. Tekrar oturduunda, puro paketinin krmz eridini yrtp, jelatin kadn çkarrken, bana dokunakl bir ekilde bakt.
Birden, Eer ölürse Tanrs ne olacak acaba? diye düündüm.
Bana bakmaya devam etti. Ümitsizce bir ey düünüyor gibiydi. Ama belki de bu krk yüzünün
tesadüfen ald bir ifadeydi.
Annem kalkt ve hamaratça sofray toplamaya koyuldu.
çinde üzüm posalarnn bulunduu süzgeci burnumun ucuna yaklatrarak: Bak, biliyorsun eskiden
bundan tiksinirdim ama imdi baban bunlar süzgeçte eziyor ve onlar ekersiz yiyebiliyorum. dedi.
Çok cesurca dedim gülerek.
Azn büzerek: Evet, sen de çocukken limonlar her zaman böyle
elinle yerdin. dedi.
Evet, ama yüzünüz her zaman ekiyen bir hal ald için, siz
bana baktnzda çabucak yerdim. dedim.
Biliyorum canm dedi ve gizemli bir gülümsemeyle yanmdan geçerek mutfaa yürüdü.
Babam souk bir ifadeyle: Evet, annen oullarn her zaman çok sevmitir, özellikle de Jan. dedi.
Bayan Busman hala hayatta m? diye sordum.
Babam: Bu hafta tesadüfen bir urad. dedi. Annene, baksana ayn bir hayalete benziyor, neredeyse
içinden kary görürsün dedim diye ekledi.
Hala yayor, kaç yana geldi? diye sordum.
Babam iç çekerek: Hayat boyunca çok dirençliydi
dedi. Doksana dayanm olmal. Ayn benim gibi ebediyetin kapsnda duruyor. dedi düünceli bir ekilde.
Eskiden arabayla eve yanatmda, kaldrmn üzerine doru eilmi,
benim büyük yeil kurbaalarmdan birini kömür küreiyle öldürürken, beni korkarak çardn hala duyar gibiyim dedim.
Ayplayarak: u kaygan yaratklar her zaman eve getirirdin. dedi. Bir takn varm gibi olurdu. Dolup taarlard. Her
seferinde büyük bir sandk dolusu haaratn vard ve yine o fotofobili yaratklar için bahçede
bir çukur açlmas gerekirdi. Her zaman getirecek bir eyin olurdu. dedi. Tekrar içeri giren annem: Her zaman neyi vard ki ? diye sordu.
O soukkanl hayvanlarla urard dedi babam.
Annem: Evet, her zaman farkl bir eylerin vard. Ya içinde bir parça kükürt olan bir çay tabandan
süt içmesi gereken hasta bir köpekle, yada uçamayan genç bir balkçl kuuyla eve gelirdin. Veya sobann arkasnda, toz bezi sepetinin
içinde ölmek üzere olan bir orman güvercini yatard dedi.
Babam anneme: Ve doum günlerinde aile bir aradayken elinde öyle büyük bir kurbaayla içeri
girerdin, hatrlyor musun? Ve herkes etrafna toplandnda o sümük gibi böcei öperdi. dedi.
Annem: Amaaan, hala gözümün önünden gitmiyor. Herkes dehete kaplrd ve kzlar çlk çla bahçeye
koarlard. dedi. Babam yeleinin cebinden küçük bir çak çkard ve puronun ucunu
özenle kesti. Puroyu yakt ve birkaç kere zarifçe burnunun altnda gezdirerek dikkatlice koklad.
Annem mutfaa gitmek için yanmdan geçerken, önümde duran karnabahar dolu kab ald ve: Gerçekten
onu senin için bir tabaa koymayaym m? diye sordu.
Yeilimsi kütüklere baktm. Kaln msr unu sosu tabakasnn üzerindeki nootmuskaat koyu
kahve bir renk almt. Kabn altnda biraz su vard.
Ayn eskiden olduu kadar lezzetli görünüyor. Ancak artk tabamdaki hiçbir eyi gerçekten bitiremiyorum.
dedim.
Babam
rahatsz edici bir ekilde: Tabii, içinden bir trtl çkmasndan korkuyor. dedi. Eskiden tabandaki yemei çatalla trmklayarak birbirinden
ayrp dururdun. nsann midesi bulanrd. dedi.
Annem kap eiinde durarak: Aslnda hiç de öyle yapman gerekmiyordu. Yemeimde hiçbir zaman
bir böcek bulmu olamazsn. Bu konuda çok itinalymdr. Her koçan a tutarm. dedi.
Yok canm, tabamda hiçbir zaman bir böcek bulmadm
dedim.
Babam: Ve tüm u tavan ve tavuk etlerini düündüümde... Sen,
sen öyle küçücük bir parça yemek bir yana dursun, tatmak bile istemezdin. Her zaman böyle huysuz ve dik kafalydn. Ama bu haliyle
bile aile ortammz çok scakt, deil mi hanm? Ve ayn zamanda kaz kafal bir haylazdn, çünkü mutfaa gidip yemeinin yannda bir dilim de sucuk yerdin. Bunu yapman hiç tasvip etmezdim
ancak annen seni korurdu. Seni eziyetli yemek yiyen biri haline getirdi. dedi.
Annem koridora giderken tekrar: Bu karnabahar gerçekten de istemiyor musun? diye sordu.
Babam: her akam yemek artyor. Annen buna hala alamad. Düünsene, önceleri tencereler dolusu
yemek yaplrd. Ama imdi, imdi sadece ikimiz kaldk. dedi.
ç çekti ve purosunun külünü silkti. Evin içi sessizleti olum dedi.
YORUMLAR
1. Hollandaca metinde steken: batmak, batrmak fiili
kullanlmtr fakat Türkçe çevirisinde tümcenin fiili göstermek olarak yazlmtr.
2. Hollandaca metinde geçen want: çünkü balac bu
tümcede anlam bozukluuna yol açacandan çkarlmtr.
3. Orijinal metinde geçen eylem geremdheid: frenleme anlamndadr ancak tümcenin anlamna uygunluu bakmndan
çekinmek olarak yazlmtr.
4. Orijinal metinde bu tümcenin öznesi babasdr fakat
Türkçe çevirisinde özne olarak babasnn gözleri ifadesi kullanlmtr.
5. Zachtblauw aslnda yumuak mavi anlamna gelmektedir ancak Türkçede böyle bir tanm olmadndan açk mavi olarak çevrilmitir.
6. Orijinal metinde anlar: herrinneringen sözcüü
geçmemektedir ancak anlamn daha açk olmas bakmndan Türkçe çevirisine eklenmitir.
7. Metnin orijinalinde bahsi geçen
bisküvi kutusunun betimlemesinde bisküvi
ve resmi sözcükleri bulunmamaktadr. Türkçe
çevirisinde anlam daha açk hale getirmek için bu sözcükler eklenmitir.
8. Metnin orijinalinde alles los en vast zat ifadesi bulunmaktadr. Bu ifadenin tam karl sabit ve sabit olmayan her ey anlamndadr ancak Türkçe çevirisinde olur olmaz ifadesi bu balama daha uygundur.
9. Misantroop: insanlardan nefret eden kii anlamndadr. Orijinal metinde bu sözcük çeidi olarak bir isimdir ancak
Türkçe çevirisinde fiil haline gelmitir.
10. Metinde rahatln mütevaz sesi, kua benzetilmektedir.
SONSÖZ
Bir açidan baktiginizda otobiyografi romani, baska
bir açidan baktiginizda insanlik durumu ve büyüme öyküsü üzerine bir roman olan Jan Wolkers'in bu kitabinin Een Houten Roos
(Tahta Gül) ve Terug Naar Oegstgeest (Oegstgeeste Dönüs) bölümlerini, kendi sanat üslubunun belirli karakterini vermeye
çalisarak çevirdim ve Wolkers'İn mizah anlayisiyla örülmüs çesitli bölümlerden olusan bu romanini okurken aldigim keyfi
baskalariyla da paylasmak istedim.
Wolkers ile ilgili yaptigim arastirmalar sonucunda karsima çikan ilginç, aykiri, cesur ve basarili sanatçi kimliginden oldukça
etkilendim. Kendine olan bakis açisini ve degisken duygularini açik bir gerçeklikle yansitmaya çalistigi yapitinda, özellikle
çocukluk anilariyla ilgili olanlar, oldukca akilda kalici ve okuyucuyu eglenceli bir dünyaya yolculuga çikaran anektodlar.
Çeviri yaparken ise, her dilin mantiksal yapisinin farkli oldugunu bir kez daha gördüm.
Örnegin, Hollandaca tümcedeki bir sözcük cesidi, o tümce Türkçeye çevrilirken farkli bir sözcük çesidine dönüsebiliyor. Bazi
deyimlerin ise o toplumun kültüründen kaynaklanan bir ifadesi oldugundan, Türkçede tam karsiligi bulunmayabiliyor. Bu noktada
ceviribilimin önemi ortaya cikiyor.
Beni üniversite ögrenim hayatim boyunca bu konuda bilinçlendiren tüm ögretim elemanlarina
tesekkür ederim.
Fulya
Esen Mantici
15.06.2002
Kaynakça:
1) De Tollenaere, Dr.F., Persijn, Dr.A.J., Van Dale
Nieuw Handwoordenboek der Nederlandse Taal, Van Dale Lexicografie, , Utrecht-Antwerpen, 1982, 9.basm.
2) Kiri, Mehmet, Hollandaca Türkçe Sözlük, Lale
Yaynevi, Nijmegen, 1988.
3) Kritisch Literatuur Lexicon, 9.Cilt
4) Redhouse ngilizce- Türkçe Sözlüü, Redhouse Yaynevi, stanbul, Nisan 1994, 22.basm.
5) Van Dale Groot Woordenboek der Nederlandse Taal, Van Dale Lexicografie, Utrecht-Antwerpen, 1992, 12.basm. ( I., II., III.
Cilt)
6) Wolkers Jan, Terug Naar Oegstgeest, Meulenhoff Amsterdam
, Utrecth, 1965.
Web adresleri:
7) http://www.chroom.net/wolkers/jw65.htm
8) http://www.geocities.com/Athens/Ithaca/2249/wolkersjan.html
9) http://www.verdec.com/hulpje/boekvers/oegst.htm http://web.inter.nl.net/users/L.de.Groot/Nederlands/Literatuur/Modlit/syl013.htm
|